SAYI: ÖZDERİN 2022/3
Satın alınan bir ürünün; eksik, bozuk, kırık, sipariş edilenden veya bize pazarlanandan hukuki olarak farklı bir ürün olduğunun anlaşılması halinde hukuk terminolojisindeki karşılığıyla “ayıplı mal” gündeme gelecektir. Ayıplı bir ürün satın alındığı fark edildiği zaman hukuk düzenince tanınmış haklar kullanılarak ayıplı mal satın alınmasından dolayı uğranılan zarar veya kayıpların giderilmesi istemiyle beraber malın değiştirilmesi, ücretsiz onarılması, malın geri verilmesi şartıyla mal bedelinin iadesi yoluna gidilebilir.
Alıcının ayıptan doğan haklarının neler olduğunu tespit edebilmek, ayıba konu ürüne dair yapılmış satış sözleşmesinin hukuki niteliğini tespit edebilmeye bağlıdır. Zira bir uyuşmazlıktan kaynaklanan talepler o uyuşmazlığın temelinde yer alan hukuki ilişkiye uygulanacak kanun maddeleri çerçevesinde öne sürülebilir. Bu sebeple, tespit edilmesi gereken asıl husus; ayıplı ürün satışının ticari bir işlem niteliğinde mi yoksa tüketici işlemi niteliğinde mi olduğudur.
Bir satış sözleşmesinin tüketici işlemi niteliğinde olması, taraflardan birinin sözleşmeyi kişisel kullanım amacıyla mal temin etmek için akdetmiş olması anlamına gelir. Ticari iş niteliğindeki satış sözleşmelerinde ise durum tamamen farklıdır. Taraflar, satış sözleşmesini kazanç elde etmek, ham madde olarak ya da genel anlamda ticari faaliyetleri için kullanmak amacıyla akdederler.
Bu bültenimizde; ticari amaçla akdedilmiş satış sözleşmesi ile ayıplı bir mal satın alındığı fark edilince alıcının sahip olacağı haklar ve bu hakları kullanmak için yapması gerekenler açıklanmaya çalışılmış olup 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun[1] ve sair mevzuat hükümlerinden kaynaklanan haklardan bahsedilmemektedir.
Ayıplı ürün; Türk Borçlar Kanunu madde 219/1’e[2] paralel olarak; taraflarca kararlaştırılmış ürünün emsaline aykırı olan, ayırt edici özelliklerine sahip olmayan ya da objektif olarak taşıması gereken özellikleri içermeyen mallar olarak tanımlanabilir. Yani ayıp, tarafların üzerinde anlaştıkları niteliklerin satılanda bulunmamasıyla, niteliği etkileyen niceliğe sahip olmamasıyla veya satılandan beklenen objektif faydanın sağlanamamasıyla ortaya çıkabilir. Diğer bir deyişle ayıp, sözleşme konusu şeyin kullanılmasını, yararlanılmasını önemli ölçüde güçleştiren, ortadan kaldıran ya da kullanım değerini azaltan “eksik” anlamına gelmekte olup sözleşme konusu şeyde mevcut olduğuna güvenilen, maddi, hukuki veya ekonomik niteliğin eksikliğidir.
Satıcı, ayıpların varlığından haberdar değilse dahi diğer şartlar mevcutsa ayıptan sorumlu olacaktır.[3] Ancak satıcının bu sorumluluğu, alıcının bildirim külfetini yerine getirip getirmemesine bağlıdır. Çünkü tüketici işlemi niteliğindeki satışlar hariç alıcının ayıptan doğan haklarını kullanabilmesi, satıcıya geçerli bir bildirim yapmasına bağlıdır. Bu da demek olur ki alıcı bildirimde bulunmadığı takdirde, malı olduğu gibi kabul etmiş sayılacaktır. Yani ayıplı mal iddiasında olan tacir, satış sözleşmesi sonucunda ayıplı mal ile karşılaştığında düzenlenen seçimlik haklarını kullanabilmesi için satıcıya bu ayıbı ihbar etmelidir. Adi, ticari ve milletlerarası mal satışları ile hayvan satışları için bildirim külfetinin gereklilikleri birbirinden farklıdır. Bu bildirim, farklı şekil ve sürelere tabi tutulmuş ve alıcının bu şekil ve sürelere uygun yapılmış bildirimleri geçerli kabul edilmiştir.
Alıcı tarafından geçerli bir ayıp bildirimi yapılabilmesi için öncelikle maldaki ayıbın hukuki niteliği tespit edilmelidir. Zira hukuk düzenimiz ayıbı farklı türlere ayırmış ve tanıdığı hakların kullanılabilmesi için ayıba maruz kalan tarafa farklı yükümlülükler getirmiştir. Ayıp kabaca;
- Açık ayıp,
- Gizli ayıp,
- Hukuki ayıp veya
- Ekonomik ayıp olmak üzere dört farklı şekilde karşımıza çıkar.
Açık ayıp, sıradan bir muayeneyle ilk görüşte anlaşılabilecek ayıp türüne denmekle beraber açıkça belli olan ayıplardan kasıt, satılanın teslimi sırasında detaylı muayenesine gerek olmadan tespit edilebilecek ayıplardır. Diğer durumda anlatılan ayıplar ise satılanın teslimi sırasında açıkça belli olmayan adi yani olağan bir muayene ile meydana çıkacak olan ayıplardır. Alıcı, açıkça belli olan ayıplarda, yani basit bir inceleme ile fark edilebilecek, gözle yapılan üstün körü muayenede ortaya çıkan ayıplarda 2 (iki) gün içinde, bu yolla anlaşılamayacak detaylı, uzmanınca inceleme gerektirecek diğer hallerde ise 8 (sekiz) gün içinde malın ayıplı olduğunu satıcıya ihbar etme yükümlülüğü altındadır. [4]
Bir diğer ayıp türü ise gizli ayıptır. Sıradan bir muayene ile ortaya çıkarılamayacak zamanla veya kullanım ile ortaya çıkabilecek olan ayıplara gizli ayıp denmektedir. Satılanda gizli ayıp olması halinde alıcı bu durumu fark eder etmez "derhal" satıcıya bildirecektir. Buradaki derhal ibaresi mahkeme tarafından somut olayın şartlarına göre değerlendirilmekte olup ihbarın derhal yapılmaması halinde alıcının haklarını zedeleyebilecek sonuçlar doğurabilecek niteliktedir.
Kural olarak ayıp ihbarının noter aracılığıyla bildirilmesi zorunlu değildir. Ancak ayıp ihbarının noter aracılığıyla yapılması dava dosyasına delil hazırlığı aşamasında ve yargılama esnasında ispat yönünden büyük avantaj sağlar.
Alıcının ayıba ilişkin ihbar yükümlülüklerini yasal süre içinde yerine getirmesi halinde TBK md. 227[5]’de düzenlenmiş seçimlik haklarından birisini kullanabilir.
TBK md. 227’de alıcıya tanınmış seçimlik haklar şu şekildedir:
- Sözleşmeden dönme,
- Ayıp oranında bedel indirimi,
- Ücretsiz onarım veya
- Ayıpsız misli ile değişim
Alıcı seçimlik haklarından hangisini kullanmış olursa olsun ayıplı ürün teslimi nedeniyle zarara uğramışsa zararının tazminini talep edebilir. Ancak, uğranılan zararın hesaplanma süreci uzun sürebileceğinden ya da ispatı zor olabileceğinden söz konusu ticari satış sözleşmesinde her türlü aykırılığın cezai şarta bağlanması alıcının lehine olacaktır.
Özetle ayıptan doğan hakların kullanılabilmesi belli şartlara bağlıdır. Bu sebeple, ayıplı bir mal teslim alındığı fark edilir edilmez konunun uzmanı bir avukatla iletişime geçilmeli ve vakit kaybedilmeksizin hukuki sürece başlanmalıdır. Aksi takdirde maldaki ayıbın alıcı tarafından kabul edildiği, hakkın zamanaşımına uğraması gibi istenmeyen sonuçlar doğabilir. Bu gibi durumlarda ayıplı maldan dolayı uğranılan zararın tazmini de mümkün olmayacağı için aşağıdaki adımları dikkatlice takip etmekte fayda vardır:
- Teslim alınan malda, teslim esnasında fark edilen bir açık ayıp varsa mal teslim alınmamalıdır.
- Malı kabul iradesi olmadığını gösterebilmek adına sevk irsaliyeleri imzalanmamalıdır.
- Ayıplı mala ilişkin kesilmiş bir fatura mevcutsa fatura muhakkak iade edilmelidir.
- Malın ayıplı olduğu fark edilir edilmez konuya ilişkin tutanak tutulmalı, fotoğraf ve video ile de kayıt altına alınmalıdır.
- Uzman avukata, teslim alınan malın ayıplı olduğuna ilişkin ilgili bilgi ve belgelerle birlikte mümkünse mail atılmalıdır. Mail ekinde, varsa malın satışına ilişkin akdedilmiş sözleşme, kesilen faturalar ve sevk irsaliyeleri de iletilmelidir.
Konu ile ilgili olarak herhangi bir soru veya sorununuz olması halinde bizimle irtibat kurmanızı rica ederiz.
Saygılarımızla,
Dava Departmanı Dava Departmanı Dava Departmanı
Av. Semih TÜFEK Stj. Av. İrem Can TANIŞ Stj. Av. Aybars Baturalp ATAMAN
[2] MADDE 219/1 - Satıcı, alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıpların bulunmasından da sorumlu olur.
[3] MADDE 219/2 - Satıcı, bu ayıpların varlığını bilmese bile onlardan sorumludur.
[5] MADDE 227- Satıcının satılanın ayıplarından sorumlu olduğu hâllerde alıcı, aşağıdaki seçimlik haklardan birini kullanabilir:
1. Satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme.
2. Satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinde indirim isteme.
3. Aşırı bir masrafı gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme.
4. İmkân varsa, satılanın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesini isteme.
Alıcının genel hükümlere göre tazminat isteme hakkı saklıdır.
Satıcı, alıcıya aynı malın ayıpsız bir benzerini hemen vererek ve uğradığı zararın tamamını gidererek seçimlik haklarını kullanmasını önleyebilir.
Alıcının, sözleşmeden dönme hakkını kullanması hâlinde, durum bunu haklı göstermiyorsa hâkim, satılanın onarılmasına veya satış bedelinin indirilmesine karar verebilir.
Satılanın değerindeki eksiklik satış bedeline çok yakın ise alıcı, ancak sözleşmeden dönme veya satılanın ayıpsız bir benzeriyle değiştirilmesini isteme haklarından birini kullanabilir.