SAYI: ÖZDERİN 2021/4
İş Yasamızda, iş sözleşmelerinin belirsiz süreli olması asıl, belirli süreli olması istisna olarak düzenlenmiştir. İş Kanununun 11. Maddesinde[1] belirli süreli iş sözleşmesinin şartları belirtilerek bir tanımlama yapılmıştır:
Bu maddede, iş ilişkisinin süreye bağlı olarak yapılmadığı hallerde sözleşmenin belirsiz süreli sayılacağı vurgulanarak ana kural ortaya konulmuştur. Kanuna göre, belirli süreli işlerle, belirli bir işin tamamlanması veya belli bir olgunun ortaya çıkması gibi objektif şartlara bağlı olarak belirli süreli iş sözleşmesi yapılabilecektir.
Esasen kural olarak belirli süreli iş sözleşmeleri herhangi bir fesih bildirimine gerek olmadan kendiliğinden sona erer ve esasen işveren tarafından yapılmış bir fesih olmadığından işçinin işe iade hakkı, kıdem ve ihbar tazminatı hakkının da doğmaması gerekmektedir. Örneğin, iş bitimi sebebiyle belirli süreli iş sözleşmesi kendiliğinden sona eren bir işçinin kıdem tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.[2]
Yüksek Mahkeme kararları ağırlıklı olarak sözleşmelerin belirli süreli olduğunu çok sınırlı hallerde kabul etmektedir. Buna karşın kararlar sözleşmenin belirli süreli sayıldığı durumlarda dahi ihbar tazminatına hükmedilmese de kıdem tazminatı ödenmesi gerektiği yönündedir.
Örneğin, ASO 2. ve 3. OSB METES PROJESİ projesi kapsamında Proje yönetim biriminde teknik uzman sıfatıyla çalışmak üzere 2 yıllık süreli sözleşme imzalanmış bir çalışanla ilgili verilmiş olan bir Yargıtay kararında, davacının teknik uzman olarak çalıştığı ASO 2. ve 3. OSB Mesleki Test ve Sertifikalandırma Merkezi projesinin incelenmesinde, projenin iki yıl olarak planlandığı ve bu çerçevede yürütüldüğü, projenin büyük bir kısmının Avrupa Birliği tarafından finanse edildiği, sözleşme hükümleri incelendiğinde davacının yaptığı işin proje dâhilinde olduğu gözetildiğinde, sözleşmenin belirli süreli yapılmasını gerektirir belirli bir işin tamamlanması veya belirli bir olgunun ortaya çıkması gibi objektif koşulların bulunduğuna ve taraflar arasındaki iş sözleşmesinin belirli süreli olarak kabul edilmesi gerektiği; buna karşın, ihbar tazminatının reddiyle kıdem tazminatının kabulüne karar verilmesine hükmetmiştir.[3]
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun bir kararıyla,[4] 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu’na tabi olarak çalışan öğretmenler ve yöneticiler ile bu Yasanın 9. Maddesine göre yapılan iş sözleşmelerinin belirli süreli olduğuna, kanun hükmünün sözleşmenin belirli yapılmasını zorunlu kıldığı durumlarda objektif koşulların aranmayacağını ve belirli süreli sözleşmenin zincirleme yapılmasının da sözleşmenin belirli süreli olma niteliğini ortadan kaldırmadığına karar verilmiştir. Bu tarihten sonraki Yargıtay kararlarındaki eğilim, açılan işe iade talepli davaların ve ihbar tazminatı taleplerinin reddedilmesi ancak kıdem tazminatı taleplerinin kabulü yönünde olmuştur.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulu’nun bir başka kararında,[5] belirli süreli olarak yapılmış ancak objektif şartları taşımadığı için belirsiz süreli olarak kabul edilen iş sözleşmesinde kararlaştırılan süreden önce haksız feshe bağlı cezai şart hükmünün belirlen süre ile sınırlı olarak geçerli olduğuna karar verilmişse de; Yargıtay 9. Hukuk Dairesi işverenin bir işçiden bakiye süre ücreti talep ettiği bir davada verdiği yakın tarihli bir kararında, bu içtihadı birleştirme kararının esasen işçiyi korumak için alındığını bu nedenle belirli süreli yapılmış bir iş sözleşmesinin aslında belirsiz süreli olduğunun işveren tarafından ileri sürülmesinin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu ve sözleşmenin belirsiz süreli olduğunu ileri sürme hakkının sadece işçiye ait olduğunu belirtmiştir.[6]
Yargıtay kararlarında karşılaşabileceğimiz, işin niteliğine göre genelde tarım ve turizm sektöründe uygulanan bir çalışma şekli de mevsimlik çalışma ilişkisidir. Yargıtay kararlarında mevsimlik sözleşmelerin belirli süreli yapılabileceği gibi, belirsiz süreli de kurulabileceği ifade edilmiştir:
“Çalışmanın sadece yılın belirli bir döneminde sürdürüldüğü veya tüm yıl boyunca çalışılmakla birlikte çalışmanın yılın belirli dönemlerinde yoğunlaştığı işyerlerinde yapılan işler mevsimlik iş olarak tanımlanabilir. Söz konusu dönemler işin niteliğine göre uzun veya kısa olabilir. Her zaman aynı miktarda işçi çalıştırmaya elverişli olmayan ve işyerinde yürütülen faaliyetin niteliğine göre işçilerin her yıl belirli sürelerde yoğun olarak çalıştıkları ve fakat yılın diğer dönemlerinde iş sözleşmelerinin, ertesi yılın faaliyet dönemi başına kadar ara vermeyi gerektirdiği işler mevsimlik iş olarak değerlendirilir.”[7]
Mevsimlik iş sözleşmeleri 4857 sayılı İş Kanunu'nun 11 inci maddesindeki hükümlere uygun olarak, belirli süreli olarak yapılabileceği gibi belirsiz süreli olarak da kurulabilir. Tek bir mevsim için yapılmış belirli süreli iş sözleşmesi, mevsimin bitimi ile kendiliğinden sona erer ve bu durumda işçi ihbar ve kıdem tazminatına hak kazanamaz.
Buna karşılık, işçi ile işveren arasında mevsimlik bir işte belirli süreli iş sözleşmesi yapılmış ve izleyen yıllarda da zincirleme mevsimlik iş sözleşmeleriyle çalışılmışsa, değinilen maddenin son fıkrası uyarınca iş sözleşmesi belirsiz süreli nitelik kazanacaktır.
Mevsimlik iş sözleşmeleri, tarafların karşılıklı anlaşmasıyla belirli süreli yapılmışsa sürenin sona ermesi, işçinin ölümü ya da süresinin sona ermesinden önce fesih ihbarıyla iş sözleşmesi sona erer. Belirsiz süreli sözleşme ile işe alınan ve mevsimin sona ermesi nedeniyle işyerinden ayrılan bu işçilerin iş sözleşmeleri kendiliğinden sona ermez, fakat ertesi yılın iş sezonunun başına kadar askıda kalır. Mevsim bitimi ile askıya alınan iş sözleşmesi, tarafların fesih iradesi yok ise feshedilmiş olmaz. Ertesi yıl mevsim başında işe alınmayan işçinin iş sözleşmesi işveren tarafından feshedilmiş sayılır. Fakat davet edildiği halde işbaşı yapmayan işçinin iş sözleşmesi devamsızlık nedeniyle işveren tarafından haklı nedenle feshedilmiş veya işçi tarafından bozulmuş sayılır.
Mevsime tabi olarak yapılan işlerde, belirsiz süreli iş sözleşmesiyle çalışan işçi, hizmet edimini ancak iş mevsiminde ifa etmekle yükümlüdür. Mevsimlik çalışmanın sona ermesi nedeniyle işyerinden ayrılmak zorunda kalan, fakat iş sözleşmesi bozulmamış olan işçi, ertesi mevsim başına kadar işverene hizmet etmek, işveren de ona ücret ödemek zorunda değildir. Bir başka anlatımla, işçi ve işverenin iş sözleşmesinden doğan temel borçları bir sonraki mevsim başına kadar askıya alınmaktadır. Askı döneminde, işçinin iş görme, işverenin ise ücret ödeme borcu ortadan kalkmakta, ancak işçinin sadakat ve kısmen işyerindeki kurallara uyma borcu, buna karşın işverenin de gözetme ve eşit işlem borçları devam etmektedir. İşçi mevsim başında işbaşı yapınca, tarafların askıda olan temel borçları yeniden aktif hale gelir. Mevsim sona ermiş olmasına rağmen, iş sözleşmesi bozulmamış olduğu için yeni mevsim başında tarafların tekrar sözleşme yapmalarına gerek kalmaksızın işçinin iş görme edimini ifa, işverenin de işçisine iş verme ve ücret ödeme borçları yeniden yürürlük kazanacaktır.
İşçi mevsimlik işlerde çalışmış ise; mevsimlik çalıştığı sürelerin dikkate alınarak ve bu sürelere göre kıdem tazminatının ödenmesi gerekir. Başka bir anlatımla, işçinin askıda geçen süresi, fiilen çalışma olgusunu taşımadığından kıdemden sayılmayacaktır.
İş sözleşmesinin askıda olması, işçinin askı süresi içinde başka bir işverenin emrinde çalışmasına engel değildir. Çünkü işverenin işçisine ücret ödeme borcu, işçinin de iş görme borcu askı süresince yerine getirilmediği için, işçi mevsimlik işe tekrar başlayana kadar başka bir işverenin İş Kanunu kapsamına giren işyerinde çalışabilir. Bu durumda mevsimlik iş, bir tür yıl bazında kısmi süreli iş özelliğini taşıyacaktır. Ancak işveren farklı olduğundan, işçinin askı dönemine rastlayan kıdemi, mevsimlik olarak çalıştığı işyerindeki kıdemine eklenemez. Eğer mevsimlik işçi, askı süresince aynı işverenin diğer bir işinde çalıştırılıyorsa, bu süreler işçinin kıdemi açısından birleştirilecektir.
Mevsimlik iş sözleşmesi ile çalışan işçiler, 4857 sayılı Kanunun 18 inci ve devamı maddelerinde düzenlenen feshin geçerli sebebe dayandırılması, sözleşmenin feshinde usul, fesih bildirimine itiraz ve usulü ile geçersiz sebeple yapılan feshin sonuçları hükümlerinden yararlanırlar. Buna göre mevsimlik işçinin, belirsiz süreli iş sözleşmesi ile çalışması, işyerindeki kıdeminin altı aydan fazla olması, işveren vekili olmaması ve işyerinde otuz ve daha fazla işçi çalışması halinde, iş güvencesi olarak belirtilen bu hükümlerden yararlanacaktır. İşveren mevsimlik işçinin iş sözleşmesini, ister fiilen çalışılan dönem, ister askıdaki dönemde olsun, geçerli neden olmadan feshedemeyecektir. Bir başka anlatımla işveren fesih bildirimini yazılı olarak yapmak ve geçerli fesih nedenini açıkça belirtmek zorundadır. İşçinin, mevsim bitiminde iş sözleşmesinin askıya alınması nedeni ile feshin geçersizliğini ileri sürerek işe iade isteminde bulunması mümkün değildir. Zira iş sözleşmesi feshedilmemiş, yeni mevsim başına kadar askıya alınmıştır. Bu olguyu, 4857 sayılı Yasanın 29 uncu maddesinin yedinci fıkrasındaki[8] düzenleme de doğrulamaktadır. Değinilen fıkra hükmü gereğince, mevsim sonu toplu işten çıkarmalarda, toplu işçi çıkarmaya ilişkin hükümlerin uygulanmaması, iş sözleşmesinin feshedilmediği gerekçesine dayanmaktadır.
4857 sayılı Kanunun 53 üncü maddesinin üçüncü fıkrası[9] uyarınca, mevsimlik işlerde yıllık ücretli izinlere ilişkin hükümler uygulanamaz. Bir başka anlatımla, mevsimlik işçi İş Kanununun yıllık ücretli izin hükümlerine dayanarak, yıllık ücretli izin kullanma veya buna dayanarak ücret alacağı isteminde bulunamaz. Hemen belirtmek gerekir ki, bu kural nispi emredici nitelikte olup, işçi lehine bireysel ya da toplu iş sözleşmesi ile yıllık ücretli izne ilişkin hükümler düzenlenebilir. Bu durumda sözleşmedeki izinle ilgili hükümler uygulanacaktır. Diğer taraftan, bir işyerinde mevsimlik olarak çalıştırılan işçi, mevsim bitiminde, mevsimlik iş dışında askı süresi içinde işverenin diğer işyerlerinde çalıştırılıyorsa, devamlı bir çalışma olgusu söz konusu olduğundan, bu durumda işçinin yıllık ücretli izin hükümlerinden yararlandırılması gerekir. Aynı işverene ait yazlık ve kışlık tesislerde, sezonluk işlerde fakat tam yıl çalışan işçiler de, 4857 sayılı Yasanın 53/3 maddesi ve Yıllık Ücretli İzin Yönetmeliğinin 12’nci maddesi[10] uyarınca yıllık ücretli izne hak kazanacaklardır.
Diğer taraftan işçinin yıllık izne hak kazanmasında takvim yılı başlangıcı değil, işe girdiği tarih esas alınır. İşe girdiği tarihten itibaren, aralıklı da çalışsa bir yılı doldurduğunda, izne hak kazandığı kabul edilmelidir.
Bir işyerinde başlangıçta mevsimlik olarak ve daha sonra devamlılık arz eden işte çalıştırılan işçinin, mevsimlik dönemdeki çalışması kıdeminde dikkate alınmasına rağmen, yıllık ücretli izinde dikkate alınmaz.
Kısaca mevsimlik işte çalışan işçinin kıdemi ile izne hak kazanması farklı kabul edilmelidir.
Bu nedenle işçinin mevsimlik dönemde geçen kıdemi, daha sonra izne hak kazandığı dönemde izin süresinin belirlenmesinde dikkate alınmalıdır. Ancak bu olgu için işçinin mevsimlik çalıştığı belirtilen dönemde yapılan işin gerçekten mevsime bağlı olarak yapılması gerekir. Yapılan iş mevsimlik değil, ancak işçi aralıklı çalıştırılmış ise, mevsimlik işten söz edilemeyeceğinden, bu sürede de bir yılı doldurmak koşulu ile izne hak kazandığı kabul edilmelidir.
Ancak uygulamada tam yıl çalışılması gereken ve devamlılığı olan bir işte, işçilerin işlerine 1-2 ay ara vererek mevsimlik olarak çalıştıkları birçok olayda gözlemlenmektedir. Tam bir yıldan daha az sürmüş olan bu tür çalışmalarda, mevsimlik iş kriterlerinin bulunup bulunmadığı araştırılmadan, sırf bir yıldan az çalışma olduğu gerekçesiyle çalışmanın mevsimlik olduğunu kabul etmek doğru değildir. Bir işyerinde iş kolundaki faaliyeti yılın her dönemi yapılıyor, ancak bazı işçiler yılın belirli bir zamanında çalıştırılmakta ise, bu işçilerin aralıklı çalıştıkları kabul edilmelidir. Zira bu durumda yapılan işin mevsimlik iş olarak kabulü mümkün değildir. Böyle bir durumda, işçi iş sözleşmesi devam ederken, işin mevsimlik iş olmadığı ve yıllık ücretli iznin kullandırılması gerektiği yönünde tespit davası açabilir. Zira yıllık ücretli izin, iş sözleşmesinin feshi ile ücret alacağına dönüşeceğinden, eda davası açma olanağı bulunmayan işçinin tespitte hukuki yararı vardır.[11]
Yargıtay uygulamalarında verilen kararlarda olan işçi lehine yorum ilkesinin hâkimiyeti sebebiyle salt iş sözleşmelerinin belirli süreli adı altında yapılmasının işveren taraf için güvence teşkil etmeyeceği sonucuna varabiliriz.
Herhangi bir sorunuz olması halinde bize danışabilirsiniz.
Saygılarımızla,
Av. Gözde CANTÜRK
Dava Departmanı Yöneticisi
[1] İK Madde 11: “İş ilişkisinin bir süreye bağlı olarak yapılmadığı halde sözleşme belirsiz süreli sayılır. Belirli süreli işlerde veya belli bir işin tamamlanması veya belirli bir olgunun ortaya çıkması gibi objektif koşullara bağlı olarak işveren ile işçi arasında yazılı şekilde yapılan iş sözleşmesi belirli süreli iş sözleşmesidir. Belirli süreli iş sözleşmesi, esaslı bir neden olmadıkça, birden fazla üst üste (zincirleme) yapılamaz. Aksi halde iş sözleşmesi başlangıçtan itibaren belirsiz süreli kabul edilir.”
[2] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 30.05.2014 Tarih, 2014/22-391 E. 2014/710 K. sayılı ilamı
[3] Yargıtay 22. Hukuk Dairesi’nin 10.05.2016 Tarih, 2015/18299 E. 2016/14171 K. sayılı ilamı
[4] Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 23.02.2018 Tarih, 2017 E. 2018/2 K. sayılı ilamı
[5] Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 08.03.2019 Tarih, 2017/10 E. 2019/1 K. sayılı ilamı
[6] Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 15.09.2020 Tarihli, 2016/22178 E. 2020/7846 K. sayılı ilamı
[7] Yargıtay 22. Hukuk Dairesi’nin 09.12.2019 Tarihli, 2017/25992 E. 2019/22676 K. sayılı ilamı
[8] İK Madde 29/7: “Mevsim ve kampanya işlerinde çalışan işçilerin işten çıkarılmaları hakkında, işten çıkarma bu işlerin niteliğine bağlı olarak yapılıyorsa, toplu işçi çıkarmaya ilişkin hükümler uygulanmaz.”
[9] İK Madde 53/3: “Niteliklerinden ötürü bir yıldan az süren mevsimlik veya kampanya işlerinde çalışanlara bu Kanunun yıllık ücretli izinlere ilişkin hükümleri uygulanmaz.”
[10] Yıllık Ücretli İzin Yönetmeliği Madde 12: “İş Kanununun 53 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında sözü geçen ve nitelikleri yönünden bir yıldan az süren mevsim veya kampanya işlerinin yürütüldüğü işyerlerinde devamlı olarak çalışan işçilerin yıllık ücretli izinleri hakkında bu Yönetmelik hükümleri uygulanır.”
[11] Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 10.10.2008 Tarih, 2007/27145 E. 2008/26149 K. sayılı ilamı