SAYI : ÖZDERİN 2024/11
Bilindiği üzere Alt İşverenlik Yönetmeliği ve 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında alt işveren “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren” olarak tanımlanır. Bu kişilere ayrıca, taşeron, aracı, müteahhit, alt yüklenici gibi isimler de verilmektedir. İşverenler işyerinde yürütmüş olduğu üretim veya hizmetin her aşamasını bizzat kendisine bağlı işçilerle sağlamamakta/sağlayamamakta, özellikle başta temizlik, bakım-onarım, yemek, servis, güvenlik gibi yardımcı işlerin görülmesini taşeronlara veya yüklenici olarak nitelendirdikleri taraflara bırakmaktadır. Bazı işverenlerin asıl işin bir bölümünü, bazen daha da ileri giderek tümünü alt işverenlere gördürdükleri uygulamada sık rastlanan bir durumdur.
Öte yandan bu ilişkide asıl işverenin, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak İş Kanunu’ndan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumluluğu devam edecektir. Bir başka deyişle işyerinde yürüttüğü bir hizmeti veya üretimi yazılı sebeplerle başka bir taşerona devreden işverenler, bu taşeronların o işin ifasında görevlendirdiği personellerine karşı işi devrettikleri taşeronla birlikte ve ayrı ayrı sorumlu kabul edilecek, taşeronun olası aykırılıklarından birtakım riskleri taşıyacaktır. Uygulamada şirketler bu devrettikleri işlerle ilgili çeşitli başlıklarda hizmet alım sözleşmesi imzalamakta, bu hizmet alım sözleşmelerinde doğacak işçilik alacaklarından yüklenici firmanın sorumlu olacağını ifade ederek sorumluluktan kurtulduğunu ve bu anlamdaki riskleri giderdiğini düşünmektedir. Bu maddeler yüklenici ve asıl işveren arasındaki rücu ilişkisi açısından uygulanabilir olsa da alt-işverenin işçilerinin olası talepleri yönünden geçerli kabul edilmeyecektir. Bu ilişkilerde dikkat edilmesi gereken hususlara ve alt-üst işverenlik ilişkisinin kurulması şartlarına Asıl İşveren – Alt İşveren İlişkisinde Sorumluluk konulu bültenimizde değinilmiştir. Bununla birlikte, işin yapılmasının bir başka işverene bırakıldığı her durumda alt işverenlik ilişkisinin kurulduğundan söz etmek mümkün değildir. Bu bültenimizde ise işveren tarafından bir iş yükleniciye devredilmekle birlikte bu yüklenicinin taahhüt etmiş olduğu işte görevlendirdiği personellerine karşı asıl işverenin sorumluluğunu ortadan kaldıran ve taraflar arasında alt-üst işveren ilişkisi kurulmayan anahtar teslim surette akdedilen eser sözleşmelerine değinilecektir.
Anahtar teslim surette akdedilen eser sözleşmelerinin tipik özelliği asıl işverenin devretmiş olduğu işten tabiri caizse elini ayağını çekmesi, o işin ifasını tümüyle başka bir yükleniciye devretmesi, devrettiği işin yürütüldüğü yerde asıl işverene ait bir işçinin çalışmıyor olmasıdır. Nitekim Alt İşverenlik Yönetmeliğinde de asıl işveren-alt işveren ilişkisinin kurulma şartları kenar başlığı altında, “Asıl işverenin işyerinde mal veya hizmet üretimi işlerinde çalışan kendi işçileri de bulunmalıdır.” şeklinde ifade edilmiştir. İşin anahtar teslim olarak şirketlere devredilip devredilmediğinin tespitinde bir diğer unsur ise geniş anlamda işçilerin çalışma düzenlerinin kim tarafından belirlendiği ve asıl işverenin bu çalışma düzenine müdahale edip etmediği olmaktadır. Eğer işçilerin çalışma düzenlerine asıl işverenler tarafından müdahale edilebiliyorsa işin anahtar teslim olarak yüklenici şirketlere verilmediği kabul edilmektedir. Anahtar teslimi yoluyla işin devri halinde işi devreden asıl işveren olarak değil, yargı kararları uyarınca ihale makamı olarak nitelendirilecektir. Anahtar teslim yoluyla iş devri ve asıl işverenin ihale makamı olarak adlandırıldığı yargı kararları aşağıdaki şekillerde açıklanmıştır;
“….İşin bir bölümünde değil de tamamının bir bütün halinde ya da bölümlere ayrılarak başkalarına devredildiği, işten bu yolla tamamen el çekildiği, sigortalı çalıştırılmadığı için işveren sıfatının haiz olunmadığı durumlarda ise, bunları devralan kişiler alt işveren, devredenler de asıl işveren olarak nitelendirilmeyecektir….”
“… Anahtar teslimi işten bahsedilmesi için; alt işverenin asıl işverenden aldığı işin, asıl işverenin sigortalı çalıştırdığı işe göre ayrı ve bağımsız bir nitelik taşıması, işyerindeki üretimle ilgisinin olmaması veya asıl işin tamamlayıcısı niteliğinde bulunmaması, verilen işin asıl iş ya da yardımcı iş niteliğinde olmayıp, başkaca bağımsız bir iş olması gerekir. İşin bir bölümünde işçi çalıştırmayan, işin tamamını anahtar teslimi ve ihale yolu ile başkasına devreden ve işten elini çeken kişi asıl işveren olarak nitelendirilemez. Görüldüğü gibi anahtar teslimi işte, işverenin asıl faaliyet alanı olan mal ve üretim alanı dışında bir yapım işi söz konusudur…”
“… İşin bütünü başka bir işverene bırakıldığında, iş anahtar teslimi verildiğinde veya işveren kendisi sigortalı çalıştırmaksızın işi bölerek ihale suretiyle farklı kişilere vermişse, iş sahibi (ihale makamı) yasanın tanımladığı anlamda asıl işveren olmayacağından, bir alt-üst işveren ilişkisi bulunmayacaktır. Alt işverenin aldığı iş, işverenin asıl işinin bölüm ve eklentilerindeki işin bir kesimi ya da yardımcı işler kapsamında bulunmalıdır. Asıl işverenden alınan iş, onun sigortalı çalıştırdığı işe göre ayrı ve bağımsız bir nitelik taşımaktaysa, işi alan kimse alt işveren değil, bağımsız işveren sayılacaktır. Bu noktada belirleyici yön; yapılan işin, diğerinin bütünleyici, yardımcı parçası olup olmadığıdır. İşyerindeki üretimle ilgili olmayan ve asıl işin tamamlayıcısı niteliğinde bulunmayan bir işin üstlenilmesi halinde, alt işverenden söz etme olanağı kalmayacak, ortada iki bağımsız işveren bulunacaktır…”
Özetle, şirketlerin işin tamamını bir bütün olarak anahtar teslim surette bir taşerona devrettiği durumlarda, taşeronların işçilerine karşı iş mevzuatından kaynaklı yükümlülüklerini yerine getirmemesi halinde herhangi bir sorumluluğu doğmayacağından, akdedecekleri sözleşmelerde ve uygulamada taşeron çalışanlarının çalışma düzenlerine ve niteliklerine müdahalede bulunmaması, alınacak iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine müdahale etmemesi, işçilere doğrudan bir emir veya talimat vermemesi gerekir. Aksi durum emredici kanun hükümleri gereği bir sorumluluğu yokken bu sorumluluğu sözleşme ile üstlenmesi sonucunu doğurabilecektir. Ancak alt-üst işveren ilişkisi şartlarını taşıyan, anahtar teslim şartlarına girmeyen ticari ilişkilerde işi devreden şirketlerin taşeronlarla/yüklenicilerle birlikte sorumluluğu emredici mevzuat hükümleri gereği sabit olduğu durumlarda daha dikkatli olunması ve taşeronların işçilerine karşı ödevlerini yerine getirdiğinin takip edilerek denetlenmesi tavsiye edilir.
Konu ile ilgili herhangi bir soru veya sorununuz olması halinde bizimle irtibat kurmanızı rica ederiz.
Saygılarımızla,
Av. Senem Nimet ÇETİN
Danışmanlık Departmanı Yöneticisi