img-01

Haber & Etkinlikler

Bilgi Arama

Kapora Nedir, Hukuk Terminolojisinde Nasıl Karşımıza Çıkar

2023-01-16

SAYI   : ÖZDERİN 2023/2

 

Gerek gündelik gerek ticari amaçlarla kurulmuş sözleşmeler kapsamında taraflar sıklıkla birbirlerine kapora adı altında ödeme yapmaktaysa da mevzuatımızda bu kavram düzenlenmemiş olup tarafların yükledikleri anlama göre hukuki nitelemesi yapılmaktadır. İşbu bültenimizde kaporanın hukuki niteliğinin ne olabileceği ve buna bağlı olarak hangi hukuki rejime tabi tutulacağı açıklanmaya çalışılacaktır.

Kapora, Türkçe’de “Sözleşme yapılırken, taraflardan birinin diğerine işten caymayacağını belirtmek amacıyla önceden verdiği güvence parası. Güvenmelik.” anlamına gelmekte ancak mevzuatta kaporayı tam anlamıyla karşılayan bir düzenleme bulunmamaktadır. Ne var ki 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (“TBK”) bağlanma parası (pey akçesi) ve cayma parası (pişmanlık akçesi) olmak üzere kapora ile ilişkilendirilebilecek iki farklı hukuki kurumu düzenlemiştir. Gündelik hayatta kapora karşımıza bu iki nitelikle de çıkabilmektedir.

Kaporanın bağlanma parası mı cayma parası mı yoksa karma nitelikte mi olduğu tespit edilirken tarafların asıl iradeleri ve neyi amaçlamak istedikleri esas alınacaktır. Bu itibarla hakim, öncelikle taraflar arasındaki hukuki ilişkiyi açıklamaya elverişli sunulmuş delillere bakar eğer ispata elverişli bir belge sunulmadıysa kanun koyucunun belirlediği karineleri[1] uygulayarak kaporanın hukuki niteliğini tespit eder. Bu itibarla öncelikle bağlanma parasının ve cayma parasının ne anlama geldiği anlaşılmalıdır.

  • Bağlanma parası

TBK md. 177’deSözleşme yapılırken bir kimsenin vermiş olduğu bir miktar para, cayma parası olarak değil sözleşmenin yapıldığına kanıt olarak verilmiş sayılır. (2) Aksine sözleşme veya yerel adet olmadıkça, bağlanma parası esas alacaktan düşülür.” şeklinde düzenlenmiştir.

Taraflarca aksi kararlaştırılmadığı sürece sözleşmenin kurulması anında yapılmış ödeme, bağlanma parası olarak kabul edilmektedir. Bu da sözleşme görüşmelerinin bittiğine ve sözleşmenin kurulduğuna kanıt teşkil eder.

Sözleşmede bağlanma parasının esas alacaktan düşülmeyeceğine dair bir hüküm yoksa hakim örf ve adet hukukuna bakacaktır. Tam tersi bir yerel adet bulunmuyorsa bağlanma parası kısmi ifa olarak kabul edilir ve asıl alacaktan düşülür.[2] Aksi durumda ise bağlanma parası asıl alacaktan mahsup edilmez ve alanda kalır.

Eğer sözleşmede kararlaştırılan yükümlülükler sonraki bir imkansızlık sebebiyle bağlanma parasını alan ya da veren tarafça hiç ya da sözleşmede kararlaştırıldığı şekilde yerine getirilemez ise parayı ödeyen taraf sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre paranın iadesini isteyebilecektir. Ancak taraflar, kendi kusurları yüzünden sözleşmede üstlendikleri edimleri hiç ya da gereği gibi ifa etmemişlerse bağlanma parasının akıbeti; taraflar arasında temerrüt olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği, gerçekleşmiş ise kullanılmış seçimlik hak veyahut sözleşmenin feshi ya da sözleşmeden dönme hallerinden biri var ise bunun sonucuna göre belirlenecektir. Bu gibi durumlar, muhakkak alanında uzman avukatların yönlendirmeleriyle takip edilmelidir.

  • Cayma parası

TBK md. 178’de “Cayma parası kararlaştırılmışsa, taraflardan her biri sözleşmeden caymaya yetkili sayılır; bu durumda parayı vermiş olan cayarsa verdiğini bırakır; almış olan cayarsa aldığının iki katını geri verir.” şeklinde düzenlenmiştir.

Cayma parasından bahsedebilmek için ise sözleşmenin kurulması sırasında taraflarınca açık veya örtülü şekilde; ödenen bu paranın veren tarafça cayılması halinde alanda kalacağının, alan tarafça cayılması halinde ise iki katının verene ödeneceğinin kararlaştırılmış olması gerekmektedir.[3]

Cayma parasının ne zaman verileceği kanunda düzenlenmemiştir. Ancak uygulamada sıklıkla, tıpkı bağlanma parasında olduğu gibi sözleşmenin kurulması esnasında verildiği görülmektedir. Eğer sözleşmenin kurulması sırasında verilen paranın cayma parası olup olmadığına ilişkin bir tereddüt oluşursa bu paranın karine gereği bağlanma parası olarak verildiği kabul edilecektir.[4]

Cayma parasının varlığı halinde taraflardan herhangi biri herhangi bir gerekçe göstermeksizin cayma hakkına sahip olur. Bu hakkın kullanılma zamanı taraflarca serbestçe kararlaştırılabileceği gibi kararlaştırılmaması halinde hakkın kötüye kullanılması yasağı[5] da gözetilerek en geç asli edimin ifa anına kadar kullanılabilecektir.

Cayma hakkı kullanılmamış ve asıl edimin ifa aşamasına gelinmişse cayma parasının asıl alacaktan mahsup edilip edilmeyeceğine yönelik soru işaretleri bulunmaktadır. Zira kanunda buna ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu gibi belirsizliklerin önüne geçebilmek için cayma parasının öngörüleceği sözleşme ilişkilerinin muhakkak yazılı olarak kurulmasını ve her ihtimalin açıkça hüküm altına alınmasını tavsiye ederiz.

Bağlanma parası ve cayma parası amaçsal olarak farklılıklar taşısalar da aralarında bazı benzerlikler bulunmaktadır. Hatta sözleşme serbestisi ilkesi uyarınca sözleşmenin taraflarının bir ödemeye hem bağlanma parasına ilişkin hem de cayma parasına ilişkin özellikleri yüklemesi de mümkündür.

Her iki kurum arasında nitelikleri gereği bazı benzerlikler bulunmaktadır. Bağlanma parası da cayma parası da asıl alacağın fer’i[6] niteliğindedir. Yani akıbeti ve geçerliliği asıl alacağa bağlıdır.[7] Eğer sözleşme herhangi bir sebeple[8] hükümsüz ise ya da hükümsüz hale gelirse bağlanma parasının da cayma parasının da veriliş sebebi ortadan kalkacaktır. Diğer bir deyişle bağlanma parası ve/veya cayma parası sebepsiz şekilde verilmiş olacaktır. Bu durumda bağlanma parasını ve/veya cayma parasını ödeyen tarafça TBK sebepsiz zenginleşme hükümlerine[9] göre iadesi istenebilecektir.

Her ne kadar kanun koyucu bağlanma parası ve cayma parası demek suretiyle para ifadesini kullanmışsa da yargı kararlarında para yerine geçen araçlarla da (bono, çek vb.) bu ödemelerin yapılabileceği yer almaktadır.

Bağlanma parası ve cayma parasına dair açıklamalardan sonra kapora kelimesinin her ikisi yerine de kullanılabildiğinin hatta kimi durumlarda bu kelimeye hem bağlanma parasının hem de cayma parasının özelliklerinin yüklendiğinin bilinmesinde fayda vardır. Örneğin bir ödemenin hem asıl alacaktan mahsup edileceği hem de cayanın katlanması şartıyla taraflara cayma hakkı tanıyabileceği kararlaştırılabilir. Bu noktada kaporanın niteliği saptanırken taraflar arasındaki sözleşme ilişkisi irdelenecektir.

Konu ile ilgili herhangi bir soru veya sorununuz olması halinde bizimle irtibat kurmanızı rica ederiz.

 

Saygılarımızla,

Av. Semih TÜFEK                   Av. İrem Can TANIŞ

Dava Departmanı                    Dava Departman

 

[1] karine: İpucu; belirti; bilinen bir olgudan bilinmeyen bir olgunun (sonucun) çıkarılması; aksi ispatlanana kadar kabul edilen. (T.C. Adalet Bakanlığı Hukuk Sözlüğü)

[2] Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 2015/4039 E. 2015/5935 K. 23.11.2015 T.

“… Pey akçesi bir cayma parası değildir, ancak sözleşmenin bir kanıtıdır. Cayma parası ise, taraflara sözleşmeden serbestçe cayabilme yetkisi veren bir miktar paradır ve uygulamada, cayma akçesi, zamanı rücu, pişmanlık akçesi isimleriyle anılmaktadır. … Taraflar arasındaki yazılı sözleşme ve ek sözleşmede verildiği gün tahsil edilen çeke ilişkin bir açıklama yer almadığından verilen bu paranın pey akçesi olduğu karine olarak kabul edilmelidir. Davalılar bu karinenin aksini yasal delillerle kanıtlayamamıştır. …”

[3] Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2017/2060 E. 2017/8732 K. 31.5.2017 T.

“… Her ne kadar Mahkemece; alınan paranın niteliğini tam ve tartışmaya mahal bırakmayacak şekilde tespit etme imkanı bulunmadığı belirtilerek, Yargıtay'ın yerleşik içtihatlarına göre T.B.K. 177. madde kapsamında değerlendirilmek suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de; tarafların imzası bulunan tarihsiz belgede "taraflardan kiracının zamanında kirayı getirmezse ve tek taraflı anlaşmayı feshederse verdiği kaporayı geri alamayacağı, mal sahibinin ise anlaşmayı tek taraflı feshederse aldığı kapora miktarı kadar tazminat ödeyeceği'' şeklinde ibare mevcut olup, davacı tarafından sözleşmeden haklı sebeple dönüldüğüne dair yeterli ve kuvvetli bir delil ve iddia ileri sürülmediğine göre, taraflardan her birinin TBK nun 178. maddesinde kararlaştırıldığı gibi cayma parası karşılığında sözleşmeden dönme hakkına sahip olduğunun ve davaya konu edilen kapora bedelinin cayma cezası olarak kararlaştırıldığının kabulü gerekir. Bu durumda davacı/kiracı protokolde kararlaştırıldığı üzere belirtilen tarihte kiranın geri kalanını getirmediği ve sözleşmeyi tek taraflı olarak feshettiğine göre davalı tarafın uğramış olduğu zarardan davacının sorumlu tutulması gerekmektedir. Bu sebeple mahkemece, davaya konu paranın bir cayma cezası olarak kabul edilerek sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken yanılgılı değerlendirme ve yazılı gerekçe ile karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Hüküm bu sebeple bozulmalıdır.”

[4] Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2014/4732 E. 2014/18520 K. 10.6.2014 T.

“… Akit yapılır yapılmaz taraflardan birinin diğerine bir miktar para vermesinin ne gibi bir maksada dayandığı açık bir şekilde anlaşılmıyorsa, verilen paranın pey akçesi olduğu karine olarak kabul edilir (BK.m. 156/1). Davalı bu karinenin aksini yasal delillerle kanıtlayabilir. …”

[5] 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu md. 2/2 “Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.”

[6] fer’i: Bağımlı; ekli; eklentili; ikinci derecede olan. (T.C. Adalet Bakanlığı Hukuk Sözlüğü)

[7] Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2017/1137 E. 2018/11653 K. 15.11.2018 T.

“… Taşınmaz satış sözleşmesinin devri M.K.'nun 705, BK.'nın 213. (TBK nın 237.), Tapu Kanununun 26., Noterlik Kanununun 60.maddesi ve HGK.nın 15.11.2000 tarih, 2000/13-1612 Esas, 2000/1704 Karar sayılı kararı gereğince resmi şekilde yapılmadıkça geçerli olmadığından taraflarına hak ve borç doğurmaz. Ancak, taraflar verdiklerini sebepsiz zenginleşme kuralları gereğince geri isteyebilirler. Haklı bir sebep olmaksızın mal edinen kimse onu iade ile yükümlüdür. Akdi yapanlardan birisi tarafından, önceden diğerine ödenen pey akçesi veya cayma akçesi de ceza şartı gibi borcu kuvvetlendirmeye yarayan fer'i bir şarttır; bu bakımdan esas akit geçerli olmadığından fer'i şart da geçersizdir. Geçerli olmayan bir akit dolayısıyla ödenmiş bulunan pey akçesinin geri verilmesi, sebepsiz zenginleşme hükümleri gereğince istenebilir. Somut olayda; taraflar arasında adi yazılı gayrimenkul alım satım sözleşmesinin yapıldığı, sözleşme gereği 20.000,00 TL nin banka aracılığı ile kapora olarak davalıya ödendiği anlaşılmaktadır. Buna göre, davaya konu sözleşme, taşınmaz satışına ilişkin olup, geçerlilik şartı olan resmi şekilde düzenlenmediği için geçersizdir. Sözleşme geçersiz olduğu için bu sözleşmede yer alan kaporaya ilişkin hükümler de aynı şekilde geçersizdir. O halde; taraflar arasında yapılan geçersiz taşınmaz satış sözleşmesi nedeniyle davacı tarafından davalıya 20.000,00 TL ödendiği anlaşıldığından; geçersiz sözleşmelerde, herkesin, aldığını iade etmekle yükümlü olduğu nazara alındığında, davalı tarafından icra takibine yapılan itirazın iptaline karar verilmesi gerekirken; aksi düşüncelerle davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.”

[8] Yokluk, kesin hükümsüzlük, iptal edilebilirlik, noksanlık.

[9] TBK md. 77 - 82

marsbahis adresi marsbet flughafentransfer şişli escort sweet bonanza bahsegel bahsegel sweeet bonanza oyna şişli escort bayan sweet bonanza