SAYI: ÖZDERİN 2021/25
Sosyal ve ekonomik hayatın gereği olarak kişiler arasında, çeşitli alacak – borç ilişkileri doğması günümüz şartlarında kaçınılmaz olup bu ilişkileri içinde, alacaklı taraf, birçok nedene bağlı olarak alacaklarını devretme ihtiyacı duyabilmektedir. Alacağın devri, kanunun hükmü veya sözleşme gereğince olabilmektedir.
Alacağın devri, alacak hakkının bir kişiden diğerine devrine ilişkin kurulmuş bir hukuki ilişkidir. Bu işlem ile devralan, alacak hakkını doğuran asıl alacaklı ile borçlu arasındaki esas sözleşmenin tarafı haline gelmemekte olup yalnızca devredilen alacak hakkının alacaklısı konumuna gelir. Burada, devrinden bahsedilen alacakları yalnızca nakdi alacaklar olarak düşünmemek gerekir.
Uygulamada, muhasebe işlemlerinde değişik sebeplerle yapılan virman işlemlerinin tamamı, esasen bir alacağın devri işlemi olup yasal açıdan doğru olması için yasanın aradığı koşullarda sözleşme ilişkisi kurulması/düzenlenmesi zorunludur. En yalın hali ile temlik eden ile temlik alanın imzalayacakları sade bir sözleşme ile borçlunun bu işlemden haberdar edilmesi, iş ve işlemin en basit şekliyle gerçekleştirilmesi halidir.
Bu bültenimizde, alacağın temlikinin (devrinin) sözleşme ile yapılma usulü ve doğurduğu hukuki sonuçlar, hukuk tekniği açısından biraz daha detaylı olarak aşağıdaki şekilde incelenmiştir:
Alacağın devrini ayrıcalıklı kılan özellik; borçlunun rızasının, kural olarak aranmamasıdır. Diğer bir deyişle, devreden ile devralan arasında akdedilen temlik (devir) sözleşmesi, devrin gerçekleşmesi için yeterli olmakla birlikte; bu devir sözleşmesinin geçerliliği için aşağıda sayılmış olan üç ana unsur aranmaktadır.
- Geçerli bir sözleşme olmalıdır. Sözleşmenin geçerliliğine ilişkin tek şekil şartı, yazılı olarak akdedilmesidir.[1] Geriye kalan hususlar genel hükümlere tabidir. Yani her sözleşmede olduğu gibi karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanları aranmaktadır.
- Alacak hakkı var olmalıdır. Devredilecek bir alacak olmadığı takdirde alacağın devri imkansız olduğundan yapılan işlem de baştaki imkansızlık nedeniyle kesin hükümsüz, yani geçersiz olur. Devreden, geçersizlikten dolayı devralana karşı sorumludur. Doğmuş, vadesi gelmiş alacaklar gibi müstakbel (henüz doğmamış, ilerde doğması muhtemel olan) alacaklar da doğmaları şartıyla devredilebilir.
- Devir engeli bulunmamalıdır. Devir engeli; kanuni engeller, işin niteliği gereği oluşan engeller ve devir yasağı sözleşmesi olarak üç ayrı görünümde karşımıza çıkar.
- Kanun, bazı alacak haklarının borçlunun rızası olmaksızın üçüncü kişilere devrini engellemiştir. Bunlara; kiracının kullanma hakkı, ölünceye kadar bakma sözleşmelerinde bakım alacaklısının hakkı, ödünç alanın kullanma hakkı, hizmet sözleşmelerinde işverenin hakları, manevi tazminat talebi hakkı vb. örnek gösterilebilir.
- Bazı durumlarda da alacak şahsa o kadar bağlıdır ki taraflar arasındaki ilişki ve işin mahiyeti gereği alacağın devri mümkün olmamaktadır. Rekabet yasağı sözleşmesine uyulmasını isteme veya müvekkilin vekilden işin görülmesini isteme hakkı alacaklının şahsına bağlı alacaklara örnek verilebilir.
- Son olarak da; her ne kadar devir sözleşmesi kural olarak borçlunun kabul ya da onayına bağlı değilse de esas sözleşmenin tarafları arasında imzalanmış bir devir yasağı sözleşmesi bulunmamalıdır. Aksi halde, temlik sözleşmesinin borçluyu bağlaması mümkün olmayacağından borçlu, esas sözleşme alacaklısına borcunu ifa etmekle borcundan kurtulacaktır. Diğer bir deyişle, alacaklı, yasağa rağmen alacağını devrederse, borçlu kendisine başvuran üçüncü kişilere karşı ifadan kaçınabilecektir. Burada bahsedilmesi gereken önemli bir istisna ise yazılı borç ikrarına güvenerek bir alacağı devralmış üçüncü kişiye karşı, yazılı senette yer almayan devir yasağı anlaşması ileri sürülemeyecektir. Borç ikrarı içeren belgede devir yasağına dair hüküm yoksa devir alacaklısının devir yasağını bildiği, bilmesi gerektiği haller hariç olmak üzere borçlunun devrin yasaklandığına dair itirazı dinlenmeyecektir. Bu kural, senede güven ilkesinin bir diğer görünüşüdür.[2]
Usulüne uygun ve geçerli şekilde alacağın devriyle birlikte, alacak hakkı, devredenin malvarlığından, devralanın malvarlığına geçer. Bu devir, alacağa bağlı (devredenin şahsına bağlı olanlar haricinde) tüm öncelikler ve feri haklarla birlikte olur.[3] Devredilen alacak, taraflar için çeşitli hak ve yükümlülükler doğurmaktadır.
Alacağın Devri Sonrasında Borçlunun Hak ve Yükümlülükleri
Esasen, borçlunun durumunda bir değişiklik meydana gelmez. Keza devir işlemi için rızasının aranmamasının asıl nedeni de budur. Artık borcun alacaklısı değiştiğinden borçlu, devir sonrasında yeni alacaklıya ifada bulunmalıdır. Ancak borçluya bildirim yapılmamışsa ve borçlu iyi niyetle devreden alacaklıya borcunu yerine getirmişse devreden kişiye ifada bulunmasına rağmen borçlu, borcundan kurtulur.[4]
Gerçek alacaklının kim olduğu konusunda belirsizlik olursa borçlu, borçtan kurtulmak için borcunu yerine getirmesi gereken yerdeki Sulh Hukuk Mahkemesine başvuruda bulunabilir. Örneğin; para borcu açısından, alacaklı tespit edilemiyorsa hakim para borcunun yatırılacağı bir banka hesabı gösterecektir. Yine borç bir malın teslimi ise malın konulacağı bir depo gösterebilecektir. Bu durumda borçlu, mahkemenin gösterdiği yere borcunu yerine getirmekle borcundan kurtulacaktır. Borçlu, alacağın çekişmeli olduğunu, alacaklının sabit olmadığını bildiği halde yine de ifada bulunursa, yanlış ifadan doğacak sonuçlardan sorumlu olur.
Borçlunun alacağın devrine karşı çeşitli savunma imkanları bulunmaktadır:
- Devir işleminin geçersizliğini ileri sürebilir.
- Devreden alacaklıya karşı sahip olduğu def’i (borcu ödediği, zamanaşımına uğradığı, vadesinin gelmediği vs.) ve itirazları yeni alacaklıya karşı da ileri sürebilir.
- Devredilen alacak yönünden, devredenden veya devralandan olan alacaklarıyla takas ve mahsubunu talep edebilir.
Devreden Alacaklının Yükümlülükleri
Devredenin, alacak hakkıyla ilgili elinde bulunan bilgi ve belgeleri, devralana (yeni alacaklıya) verme yükümlülüğü bulunmaktadır.[5] Devreden; alacağın vadesi, alacak bazı kayıt ve şartlara bağlıysa bunların ne olduğu, ifa yeri, borçlunun adresi gibi hususlarda alacaklıyı ayrıca aydınlatmalıdır.
Kanunen devredenin alacağın varlığını ve borçlunun ödeme kabiliyetini garanti ettiği kabul edilir.[6] Buna ilişkin hüküm emredici olmamakla birlikte taraflar aksini kararlaştırabilir.
Mevcut ya da müstakbel (beklenen) bir alacak olmamasından dolayı alacağın devrinin imkansızlık nedeniyle kesin hükümsüz olduğu hallerde devredenin bundan devralana karşı sorumluluğu olduğu gibi borçlunun ifa güçsüzlüğü nedeniyle alacağın tahsil edilemediği hallerde de aynı şekilde sorumludur. TBK madde 193 ile sorumluluğun kapsamı düzenlenmiştir.[7]
Devrin karşılıksız yapılması, bağışlama benzeri bir işlem olacağından devredenin hiçbir garanti yükümlülüğü olmadığı, borç ödenmezse devreden tarafın sorumluluğu olmayacağının bilinmesi gerekir.
Konu ile ilgili herhangi bir soru veya sorununuz olması halinde bizimle irtibat kurmanızı rica ederiz.
Saygılarımızla,
Dava Departmanı Dava Departmanı
Av. Semih TÜFEK Stj. Av. Merve KOCA
[1] TBK Madde 184 “Alacağın devrinin geçerliliği, yazılı şekilde yapılmış olmasına bağlıdır. Alacağın devri sözü verme, şekle bağlı değildir.”
[2] TBK Madde 183 “Kanun, sözleşme veya işin niteliği engel olmadıkça alacaklı, borçlunun rızasını aramaksızın alacağını üçüncü bir kişiye devredebilir. Borçlu, devir yasağı içermeyen yazılı bir borç tanımasına güvenerek alacağı devralmış olan üçüncü kişiye karşı, alacağın devredilemeyeceğinin kararlaştırılmış bulunduğu savunmasını ileri süremez.”
[3] TBK Madde 189 “Alacağın devri ile devredenin kişiliğine özgü olanlar dışındaki öncelik hakları ve bağlı haklar da devralana geçer. Asıl alacakla birlikte işlemiş faizler de devredilmiş sayılır.”
[4] TBK Maade 186 “Borçlu, alacağın devredildiği, devreden veya devralan tarafından kendisine bildirilmemişse, önceki alacaklıya; alacak birkaç kez devredilmişse, son devralan yerine önceki devralanlardan birine iyiniyetle ifada bulunarak borcundan kurtulur.”
[5] TBK Madde 190 “Devreden, devralana alacak senedi ile elinde bulunan ispatla ilgili diğer belgeleri teslim etmek ve alacağını ileri sürebilmesi için gerekli bilgileri vermekle yükümlüdür.”
[6] TBK Madde 191 “Alacak, bir edim karşılığında devredilmişse devreden, devir sırasında alacağın varlığını ve borçlunun ödeme gücüne sahip olduğunu garanti etmiş olur. Alacak bir edim karşılığı olmaksızın devredilmiş ya da kanun gereğince başkasına geçmişse, devreden veya önceki alacaklı, alacağın varlığından ve borçlunun ödeme gücünden sorumlu değildir.”
[7] TBK Madde 193 “Devralan garanti ile yükümlü olan devredenden aşağıdaki istemlerde bulunabilir:
1. İfa ettiği karşı edimin faizi ile birlikte geri verilmesini.
2. Devrin sebep olduğu giderleri.
3. Borçluya karşı devraldığı alacağı elde etmek için yaptığı ve sonuçsuz girişimlerin yol açtığı giderleri.
4. Devreden kusursuzluğunu ispat etmedikçe uğradığı diğer zararlarını.